|
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Sitene Ekle:
Hadis: En Hayirliniz insanlara yardim
Ebû Abdillâh Ahmed b. Hanbel e-قeybânî'ye nisbet edilen mezhebin ad. فslâm'da dört büyük fkh mezhebin birisi. Ahmed b. Hanbel 164/780 ylnda Baًdad'ta doًdu. 241/855'te yine orada vefat etti. Büyük babas Hanbel Horasan bölgesinde bulunan Serahs Vilâyeti'nin valisi idi. Babas Muhammed b. Hanbel de komutanlk görevi üstlenmi bir askerdi. Hanbel ailesi, Ahmed'in doًumuna yakn bir srada Baًdad'a gelmi ve orada yerlemiti. Ahmed b. Hanbel önce Kur'ân' hfzetmi, daha sonra arapça, hadis gibi ilimleri, sahâbe ve tabiîlere ait rivâyetleri, Hz. Peygamber'in, sahabe ve tabiîlerin hayatlarn incelemekle ilim çalmalarna balamtr. Özellikle hadis ilmi için Basra, Kûfe, Mekke, Medîne, قam, Yemen ve el-Cezîre'yi dolam, uzun bir süre فmam قâfiî'ye (ö. 204/819) talebelik etmitir. Hatta bu yüzden O'nu قâfiî mezhebinden sayanlar bile olmutur. Böylece O'nun balca fkh üstad فmam قâfiî'dir. قâfiî, O'nun hakknda öyle demitir: "Ben Baًdad'tan ayrldm ve orada Ahmed b. Hanbel'den daha âlim ve daha faziletli kimse brakmadm"(el-Hudarî, Târihu't-Terîi'l-فslâmî, terc. Haydar Hatipoًlu, s. 260, 261). Ahmed b. Hanbel, Ebû Hanîfe'nin (ö.150/767) öًrencisi ve devrin ünlü ba kads Ebû Yûsuf'tan (ö.182/798) fkh ilmi ald. Rivâyetle dirayeti birletiren bir yol izledi. O, hükmü hadisten çkarr, bu hükme yeni bir takm meseleleri kyas ederdi. Bu arada Yemen'e giderek, San'a'da Abdurrezzâk b. Hemmâm'la (ö. 211/826) görütü. Orada iki yl kadar kalarak O'ndan ez-Zuhrî ve فbnü'l-Müseyyeb yoluyla gelen birçok hadisleri ald(Muhammed Ebû Zehra, فslâm'da Fkhî Mezhepler Tarihi, Terc. Abdulkadir قener, فstanbul 1976, s. 423 vd.) Adnn ilim, zühd ve takvâ ile birlikte yayl toplumu onun ilmine yöneltti. Mescid'eki derslerini izleyenlerin saysnn be bine kadar ulatً nakledilir. Derslerinde dikkati çeken üç husus udur. a) Onun meclisine ciddiyet, vakar, tevazu ve ruhî huzur hâkimdi. Kendisi aka ve alay etmeyi sevmezdi. b) Dersinde, ancâk hadisleri rivayet etmesi istendiًi zaman anlatrd. Hadis rivayetinde hafzasna güvenmez, Hz. Peygamber'e söylemediًi eyi isnad etmemek için yazl metne bakarak nakiller yapard. Kendisine sorulmadkça konumazd. c) Verdiًi fetvalarn yazlp nakledilmesini menederdi. Ona göre yazlmas gereken ilim, ancak Kitap ve Sünnet'ten ibaret idi. Ahmed b. Hanbel'in görüü bu olmakla birlikte öًrencileri kendisinden ciltler dolusu kitaplar rivayet etmilerdir(Zehebî, Tercemetü Ahmed b. Hanbel, Müsned'in bataraf, Mektebetü'l-Maarif tab', Msr, t.y.); Ebû Zehra, a.g.e., s. 437). Hâlife Me'mûn'un ortaya attً Kur'ân'n mahlûk (sonradan yaratlm) olduًu fikrini فbn Hanbel kabul etmedi, muhakeme edilerek zindana atld. Dayak yedi, kendisine ikence yapld, fakat yine inancndan taviz vermedi. (Ahmed b. Hanbel'in hal tercemesi için bk. el-Hatîbü'l-Baًdâdî, Târihû Baًdâd, Msr 1394/ 1931, IV, 412-423; Ebû Nuaym, Hlye, Msr 1352/15, IX,161-233; el-Buhârî, et-Tarihu'l-Kebîr, Haydarâbâd. 1360, I, 2, 5; فbn Hallikân, Vefeyâtü'l-Ayân, Kahire 1367/1948, I, 47-49; فbn Ebî Ya'lâ, Tabakâlü'l-Hanâbile, Kahire 1378/1952, I, 4-20: فbnü'l-Cevzî; Menâkbu'l-فmam Ahmed, Msr 1349; ez-Zehebî, Tezkiretü'l-Huffâz, Haydarâbâd 1375/1955, I, 431-432; Târihu'l-فslâm, I, 58-131 (Ahmed Muhammed قâkir'in Müsned neri mukaddimesi); Ebû Zehra, Ahmed b. Hanbel, Kahire 1949; Fuat Sezgin, GAS, I, 502-509). Ahmed b. Hanbel'in فctihad Usulü: Dört mezhep imam içinde usul ve fetvalarn yazmaktan en çok çekinen zât Ahmed b. Hanbel'dir. O, daha çok hadisleri toplayp tasnif etmeyi gaye edinmitir. قâfiî gibi O da senedi sahih olunca baka hiçbir art ileri sürmeksizin haber-i vâhidle amel eden hadis ehli müctehidlerindendir. Ebû Hanîfe ise bu konuda râvinin güvenilir (sika) ve adaletli olmas yannda rivayet ettiًi eye aykr bir amelde bulunmamasn art koar. Sahabe ad zikredilmeyen "mürsel hadis"i, Ahmed b. Hanbel zayf sayar ve konu ile ilgili baka bir hadis bulunmazsa, yani zarûret karsnda kalrsa bunu delil. olarak kabul ederdi (Muhammed Ebû Zehra Usûlü'l-Fkh, Dâru'l-Fikri'l-Arabî tab', y. ve t.y., s. 108 vd.) Böylece O, mürsel ve zayf hadisleri daha kuvvetli bir delil bulunmazsa kyasa tercih ederdi. Ancak O'nun devrinde henüz hadis için "sahih, hasen, zayf" eklinde üçlü taksim yaplmam, hadisler genellikle sahih ve zayf ksmlarna aynlmtr. Bu yüzden فbn Hanbel'in kyasa tercih ettiًi hadisler, bâtl ve münker olmayan "hasen" nevinden hadisler olmaldr (فbnti'l-Kayyim, ف'lâmil'l-Muvakkîn, Msr 1955, I, 29, 30). فbn Hanbel'e göre, ayn konuda aksi bir görüün bulunduًu bilinmeyen sahabe kavlî "icmâ"' niteliًindedir. Eًer sahabe görüleri arasnda ihtilaf varsa, ya bunlardan Kitap veya Sünnete yakn olan tercih eder veya böyle bir tercih yapmakszn sadece görüleri nakletmekle yetinir. konu hakknda sahabe görüü nakledilmemise, büyük tâbiî'lerin re'ylerini kendi re'yine tercih eder. Mesele hakknda âyet, sahih hadis, sahabe kavli, zayf ve mûrsel eser gibi deliller bulamazsa kyas yoluna bavurur (فbnü'l kayyim, a.g.e., I, 32). " Hanbeliler, hakknda Kitap, Sünnet ve فcmâ'a dayal bir delil bulunmayan maslahat (kamu yarar) kyastan sayarlar. Çünkü bunlar Kitap ve Sünnet nass'larnn toplamndan elde edilen genel maslahatlardr. Diًer yandan فbn Hanbel "Siyaset-i er'iyye" de de maslahad esas almtr. Siyaset-i er'iyye, فslâm Devlet bakasnn, toplumu islah amacyla, insanlar yararl ilere tevik etmek ve zararl ilerden uzaklatrmak için izlemi olduًu yoldur. Nass olmasa bile bu konuda baz cezalarn uygulanmas mümkün ve caizdir. فbn Hanbel'in konu ile ilgili baz fetvalar öyledir: Fesat ve kötülük çkaranlar, erlerinden,güvende olunabilecek bir ülkeye sürgün edilirler. Ramazan aynda gündüz arap içenlerin cezas arttrlr. Sahabeye dil uzatan cezalandrlr ve tevbeye davet edilir. Hanbelî mezhebine baًl baz bilginler de kamu yararna dayal fetvalar sürdürmülerdir. Meselâ; bir ev sahibi, eًer evi elverili ise, kalacak yeri olmayan bir kimseyi evinde oturtmas için zorlanabilir. B konuda فbnü'l-Kayyim (ö. 751/1350) öyle der: "Bir topluluk, herhangi bir ahsn ovinde oturmak zorunda kalsa, bundan baka bir ev veya otel (han) bulamasa, O kimsenin anlamazlًa dümeksizin evini bunlara vermesi gerekir. Baz Hanbefîlere göre ev sahibi bunlardan ecr-i misil kadar kira bedeli alabilir (Ebû Zehra, فslâm'da Fkhî Mezhepler Tarihi, s. 493, 494). Hanbefîler istihsan delilini de kabul ederler. Çünkü istihsan; ya nass veya icmâ' gibi bir delile dayanmakta yahut da zaruret prensibine göre kabul edilmektedir. Sedd-i Zerâyi, prensibini en iddetli uygulayan mezhep hanefîlerdir. Bu konuda Ibnü'l-Kayyim el-Cevziyye öyle der: "Maksatlara, ancak onlara götüren vâsta ve yollarla ulaldًna göre, bu vâsta ve yollar da onlara tabi olur ve ayni hükmü alrlar. Allah bir eyi haram klmsa, bu harama götüren yol ve usulleri de yasaklam demektir. Aksi halde haram klmann hikmeti kalmazd. Meselâ; doktorlar, hastalً önlemek için, hastay buna sebep olan eylerden menederler. Aksi halde hasta daha kötü duruma düebilir (فbnü'l Kayyim, a.g.e., I, 119). Hanbelîlerin çokça kullandً baka bir metot "istishâb" adn alr. Bu manas sabit olan bir hükmün, onu deًitiren bir delil bulununcaya kadar devam etmesidir. Onlarn istishâb metoduna göre verdikleri ban fetvalar unlardr: a) Yasaklandًna dair bir delil bulununcaya kadar eyada aslolan mübahlktr. b) Pis olduًunu gösteren bir delil bulununcaya kadar suda aslolan temizliktir. c) Eini boayan bir koca, daha sonra bir defa m yoksa üç talakla m boadًnda üphe etse, bir talakla boadً esas kabul edilir. Çünkü tek talakla boama kesindir (Ebû Zehra, a.g.e., s. 497, 498). فbn Hanbel istishab; "daha önce var olan sabit görme, önceden yok olan yok sayma" eklinde uygularken, ayn metodu baz hanefîler, sâbit klmada deًil, sadece def'ide geçerli görürler. Meselâ; kaybolan (mefkud) ve kendisinden haber alnamayan kimsenin hayat, aksi sabit oluncaya kadar devam eder. Hanefî ve mâlikîlere göre, kendi mallar bakmndan saً kimseler gibi muamele görür, mülkiyet hakk devam ettiًi gibi, kars da, onun ölümüne dair bir delil bulununcaya veya mahkeme tarafndan ölümüne hüküm verilinceye kadar evlilik sfat devam eder; fakat bu kayp kimse, kayplً süresince bir takm yeni haklar elde edemez. Bu süre içinde ona, miras veya vasiyet yoluyla bir ey intikal etmez. Bir yakn ölürse, kayp kiinin pay bekletilir, saً olarak döner gelirse bu pay ona verilir. Hâkim onun ölümüne hükmederse, miras brakan öldüًü vakit o da ölmü saylarak onun miras pay mûrise geri döner ve onun öteki varisleri arasnda paylatrlr. Hanbelî ve قâfiîlerin istihbab anlay ise "hem isbat hem de def etme" esasna dayandً için, ölümüne hüküm verilinceye kadar, onu kayplk sûresince saً olarak kabul ederler. Onlara göre, bu süre içerisinde o, kendisine ait mallarn mülkiyet hakkna sahip olduًu gibi kendisine miras, vasiyet ve benzeri yollarla mal da intikal eder (فbnü'l-Kayyim, a.g.e., Delhi tab', I, 125; Ebû Zehra, Usûlü'l-Fkh, s. 299, 300). فstishâb delilinin re'y ve kyas ictihadyla yakn ilgisi vardr. Kyas tamamen inkâr eden Zahirîlerle, فbn Hanbel gibi çok az kullanan müctehidler, âyet ve hadislerin temas etmediًi meseleleri فstishâba brakarak; Allah'n haram kldً haram, helal kldًn helal, bunlarn dnda kalanlar ise فstishâb esasna göre mübah kabul eder ve bu metodun alann çok geni tutarlar. Hanbelî Mezhebinin Baz Görüleri: Ahmed b. Hanbel'e göre; iman, kesin olarak inanmaktan ve amelden ibarettir. Artar ve eksilir, yani iman, iyi amelle artar, kötü amelle de eksilir. Kii imandan çkabilir, فslam'dan çkmaz. Tevbe edince yeniden imana döner. فnsan ancak Allah'a irk komak veya farzlardan birini inkâr ederek yapmamak imandan dar çkarr. فnsan herhangi bir farz tembellik veya geveklik yüzünden terkederse, onun durumu Allah'a havale edilir. Dilerse ona azap eder, dilerse onu affeder. Hz. Ali'nin hilâfetinden itibaren büyük günah (kebîre) ileyenlerin durumu bilginler arasnda tartlmtr. Hâriciler bu konuda sert bir yol izleyerek, büyük günah ileyenin dinden çkacaً görüünü benimsemitir. Hasan el-Basri bunlarn münafk olacaًn söylerken Mürcie frkasnn sapklar, iman olduktan sonra, günahn hiçbir zarar olmadًn savunmulardr. Ebû Hanîfe ve çoًunluk فslâm hukukçularna göre büyük günah ileyen kimse, kesin tevbe ederse, Allah onun tevbesini kabul eder. Eًer tevbe etmeden ölürse durumu Allah'a havale edilir. O, dilerse azap eder, dilerse kulunu affeder. Ahmed b. Hanbel'in görüü de, diًer fakihlerin görüü gibidir. O, öyle demitir: "Mü'min kendisine gizli olan eyleri Allah'a havale eder, kendi durumunu da O'na brakr. Günahlarla Allah'n maًfiret kapsn kapatmaz. Hereyin, hayr ve errin Allah'n kaza ve kaderiyle olduًunu bilir. فyilik yapan için Allah'tan ümidini kesmez, kötülük yapann da âkbetinden korkar. Muhammed ümmetinden hiçbir kimse yaptً iyilik sebebiyle cennete ve kazandً günah sebebiyle cehenneme girmez. Bu konuda Allah'n dilediًi olur" (فbnu'l-Cevzî, Menâkbu'l فmam Ahmed b. Hanbel, s. 168). Ahmed b. Hanbel'in فslâm Devlet Bakan seçimi (فmam, halife) ile ilgili görüü u ekilde özetlenebilir: O, hilâfet ve halîfe konusunda sahabe tabiilerin çoًunluًuna tabi olur. Buna göre, فslâm Devlet bakan (halîfe), kendisinden sonra uygun gördüًü birisini hilâfet için aday gösterebilir. Burada son söz mü'minlerin bîatdr. Nitekim Hz. Peygamber, Ebû Bekir (r.a)'in, kendi yerine geçmesine iaret buyurmu, fakat bunu açkça söylememitir. قöyle ki, Hz. Peygamber, hastalً günlerinde Ebû Bekr'i namaz kldrmas için öne geçirmitir. Ashâb kiram; "Peygamber (s.a.s) O'nu din iimiz için seçmitir. O halde biz O'nu dünya iimiz için niçin seçmeyelim" diyerek, Hz. Ebû Bekr'e bîat etmilerdir. Hz. Ebû Bekir, kendisinden sonra Hz. Ömer'i aday göstermi, müslümanlar O'na bîat edip etmeme konusunda serbest brakmtr. Müslümanlar da kendi iradeleriyle Hz. Ömer'e bîat etmilerdir. Daha sonra, Hz. Ömer, peygamber (s.a.s)'in rzasn kazanan alt kiiyi seçmi ve bunlara içlerinden birini halife seçip, müslümanlar buna bîata davet etmelerini tavsiye etmitir. Bunlarn dört tanesi Hz. Osman' seçmi ve müslümanlar da ona bîat etmilerdir. Hz. Ali de O'na biat edenler arasndadr. Ahmed b. Hanbel, "Onlarn ileri, aralarnda danma (üra) iledir" (e-قûrâ, 42/38) âyeti uyarnca, halifenin ûrâ ile seçilmesi prensibini benimser. Diًer yandan sünnete uyarak halîfenin Kurey'ten olmasn kabul eder. Yönetimi zorla ele geçiren kimseye facir bile olsa itaâtn gerekli olduًunu söyler. Böylece fitnelerin önüne geçilmi olur. O, bu konuda müslümanlarn maslahatn gözetmektedir. O'na göre, düzenli ve kalc bir yönetim teessüs etmelidir. Bu düzenin dna çkanlar, ümmetin gücünü bölmekte ve onu temelinden sarsmaktadr. فbn Hanbel'i böyle düünmeye sevkeden ey, Haricilerin o dönemdeki sert, bölücü ve iddetli eylem ve hareketleridir. Müslümanlarn nizamn bozmak isteyenler, zâlim yöneticilerin iledikleri suçtan daha fazla suç ilemi olurlar (فbnü'l-Cevzî, el Menâkb, s. 176). Ahmed b. Hanbel, meru nizarm korunmasn savunmakla birlikte kendi devrindeki yöneticilerle hiçbir ekilde temas kurmam, onlarn hediye ve armaًanlarn kabul etmemitir. O, hak ve adalete inanan, zulmü tanmayan, fitne, fesat, isyan ve karklً istemeyen yüksek bir ruha sahipti. Ahmed b. Hanbel'in Hadisçilik Yönü: فbn Hanbel 40 yana kadar hadis öًrenmek ve ilmini artrmak için çalm, Irak, Hicaz ve Yemen arasnda ilim seyahatlerinde bulunmutur. Fakat bu süre içinde hadis rivayet etmekten veya ders vermekten kaçnmtr. O, Hz. Peygamber'in peygamberlik çaً olan 40 yanda hadis rivayetine ve ders vermeye baladً zaman ilminin en yüksek derecesine ulam ve akranlar arasnda temayüz etmiti. قeyhi Abdurrezzâk فbn Hemmâm (ö. 211/826) O'nu diًer hadisçilerle karlatrarak öyle demitir: "Bize en kudretli hâfz e-قazkunî geldi, hadis ricâlini çok iyi bilen Yahya b. Maîn geldi, fakat bunlarn hepsini kendi ahsnda toplayan Ahmed b. Hanbel gibi bir فmam daha gelmedi (فbnü'l-Cevzî, el-Menâkb, s. 69). Ahmed b. Hanbel te'lif ettiًi Müsned adl hadis eseriyle öhret bulmutur. Müsned; üçüncü hicret asrnda ortaya çkan ve hadisleri, diًer hadis eserlerinden farkl bir ekilde tâsnife tabi tutan kitaplardr. Sünen, musannef ve câmi' ad verilen hadis kaynaklarnda tasnif, "konulara göre" yaplrken, müsnedlerde, hadislerin konular dikkate alnmam, fakat kitaba alnacak hadisler ya onlar rivayet eden sahabî veya sahabîden sonraki râvilerden birinin ismi altnda biraraya getirilmitir. Meselâ; Ebû Hureyre'nin Hz. Peygamber'den rivayet ettiًi hadisler, konular dikkate alnmakszn, Ebû Hureyre ismi altnda biraraya getirilerek bir kitap içinde çeitli sahabîlerin hadislerinden oluan bir mecmua te'lif edilmitir. Müsned'in kelime anlam "isnad edilmi" demektir. فte فbn Hanbel'in Müsned'i de, diًer müsnedler gibi sahabe adlarna göre tasnif edilmi, ve her sahabenin rivâyet ettiًi hadis, konusu ne olursa olsun kendi ismi altnda toplanmtr. Ebû Bekir es-Sddîk'n müsnediyle balayan eserde srasyla Hulefâ-i Râidîn ve diًer sahabelerin müsnedleri bunu izlemitir. Ahmed b. Hanbel, Müsned'ini topladً 700 binin üzerindeki hadisler arasnda seçtikleriyle meydana getirmitir. Müsned'de tekrarlaryla birlik te 40 bin, tekrarlar dnda yaklak 30 bin kadar hadis yer alr (el-Medînî, Hasâisu'l-Milsned (Ahmed Muhammed قakir tarafndan Müsned mukaddimesinde nakledilmitir), I, 23; es-Suyûtî, Tedrîbu'r-Râvî, Msr 1379, s. 101). Müsned'in bütün sahih hadisleri içine aldً söylenemez. Hatta Sahîhayn'da hadisleri bulunan 200 kadar sahabenin Müsned'te yer almadً ileri sürülmütür (es-Süyûlî, a.g.e., s. 101). Müsned, Ahmed b. Hanbel'in hayatnda iki oًlu Salih ve Abdullah ile, kardeinin oًlu Hanbel tarafndan Ahmed'ten iitilmi ve rivayet edilmitir. Ancak asl nüshaya Abdullah'n bakalarndan iittiًi baz hadislerle, nüshay Abdullah'tan rivayet eden Ebû Bekir el-Kati'î'nin baz hadisleri de ilâve edilmitir. Ancak bunlarn says bütünü etkilemeyecek kadar azdr (el Medînî, a.g.e., I, 21; es-Suyûtî, a.g.e., s. 101). Sonuç olarak فbn Hanbel'in Müsned'i müslümanlar arasnda büyük itibar görmütür. O'nun kaleme aldً Kitabü'l-فlel ve Ma'rifeti'r-Ricâl incelendiًinde, hadisleri ve râvîlerini tanmada geni bilgiye sahip olduًu anlalr. Hanbelî Mezhebinin Yaylmas: Ahmed b. Hanbel usûl ve fetvâlarn yazmaktan kaçnmtr. Hatta o, fkhnn yazlmasn menetmitir. Bunun sebebi, فslâm'n asl ana kaynaًn tekil eden Kitap ve Sünnetle megul olmay ön plâna çkarmaktr. O, bu düüncesini öyle ifade eder: "el-Evzâî'nin re'yi, Mâlik'in re'yi, Ebû Hanîfe'nin re'yi... bunlar hepsi re'y'dir ve bana göre ayndr. Huccet ve delil olma sfat yalnz "âsâr'a aittir" (فbn Abdilberr, Câmiu'l-Beyâni'l-فlm, Msr 1346, II,149). Delilini incelemeden hiçbir müctehidin söz ve re'yine uyulmaz. Delili incelendikten sonra uyulunca buna taklid deًil "ittiba" denir. Burada artk müctehidin söz ve re'yi ile deًil, onun dayandً delil ile amel edilmi olur. فbn Hanbel bu görüünü u ifadeleriyle biraz daha aççklar: "Ne beni, ne Mâlik'i, ne Sevrî'yi ve ne de el-Evzâî'yi taklit et, hüküm ve bilgiyi onlarn aldً kaynaklardan al. Dinini hiçbir müctehide smarlama, Hz Peygamber ve ashabndan geleni al, sonra tabiîler gelir ki kii onlar hakknda muhayyerdir" (Ibnü'l Kayyim, ف'lâm, Msr 1955, II, 178,181, 182). Daha önce hanefi fkh فmam Muhammed'in kaleme aldً ve Ebû Hanîfe (ö.150/767), فmam Muhammed (ö. 189l805) ile Ebû Yûsuf'un (ö. 182/798) görülerini içine alan râhiru'r-rivâye ve nevâdir kitaplar yoluyla nakledilmi, فmam قâfî de (ö. 204/819) kendi fkhn bizzat yazmt. Ahmed b. Hanbel'e ait baz fkh meselelerin yazl metinleri nakledilmise de bunlar, kendisi için tuttuًu notlardr. Hanbelî fkh, ahmed b. Hanbel'in talebeleri araclً ile nakmedilmitir. Bunlarn banda oًlu Salih (ö. 266/879) gelir. O, babasnn fkhn, yazdً mektuplarla yaym, kadlk yaptً yerlerde bizzat pratikte uygulamtr. Diًer oًlu Abdullah da (ö. 290/903) el-Müsned'i ve babasnn fkhn gelecek nesillere nakletmitir. Ahmed b. Hanbel'in yannda uzun yllar kalan ve onun fkhn nakleden öًrencileri; Ahmed b. Muhammed el-esrem (ö. 273/886), Abdülmelik b. Abdillah b. Mihran (ö. 274/887), Ahmed b. Muhammed b. el-Haccâc (ö. 275/888) bata gelenleridir. Bu öًrencilerden sonra Ebû bekir el-Hallâl (ö. 311/923) Ahmed b. Hanbel'in ilimlerini toplamak için bütün gücüyle çalm, bu amaçla seyahatlere çkm ve birçok kitap telif etmitir (Ebû Zehra, فslâm'da Fkhî Mezhepler Tarihi, Terc. Abdulkadir قener, فstanbul 1976, s. 499, 500). Ahmed b. Hanbel, selefin metodunu benimseyen bir fakih saylr. Bu yüzden tercih yapmaktan saknr, ayn konuda birden çok sahabe veya tabiî görüünü terketmeyi gerektiren bir nass bulunmazsa, her iki veya daha çok görüü mezhebinde ayr ayr kabul ederdi. Meseleyi soran kimsenin içinde bulunduًu özel durumu dikkate alarak fetvâ verirdi. Hanbeliler ictihad kapsnn kapanmadًn ve her asrda, mutlak bir müctehidin bulunmasn farz- kîfa ye olduًunu söylerler. Çünkü toplumda karlalan yeni olaylar bunu gerekli klar. Bu, mezhebin Kitap ve Sünnetin üzerine çkmamas için de gereklidir. Hanbelî mezhebinin fakihleri çok güçlü olduًu halde, istenilen ölçüde yaylmamtr. Halktan bu mezhebe baًl olanlar aznlkta kalmlardr. Hatta hiçbir فslâm ülkesinde çoًunluًu tekil edememilerdir. Ancak Necid ile Saud (ö. 795/1393) ailesi Hicaz bölgesine hâkim olduktan sonra Arabistan yarmadasnda Hanbelî mezhebi oldukça güçlenmitir. Bu mezhebin fazla yaylmamasnn sebepleri unlardr: Hanbelî mezhebi teekküt etmezden önce Irak'ta Hanef, Msr'da قâfî ve Mâlikî, Endülüs ve Maًrib'te yine Mâlikî mezhebi hâkim durumda idi. Diًer yandan Hanbelîler önceleri, bakalarna kar delilden çok sert hareketlere bavuruyorlard. Güçleri arttkça, iyiliًi emretme ve kötülükten sakndrma için insanlara bask yapyorlard. Hanbelîlerin bu gibi davranlar yüzünden insanlar bu mezhepten ürkmülerdir. Bu sebeple Hanbelî mezhebi fazla taraftar bulamamtr (Ebû Zehra, a.g.e; s. 505, 506). Kaynak:Hamdi DÖNDÜREN ve
Shoppen-auf-Rechnung.com
Ziyaretinize Teşekkürler Şuan. .Aktif Ziyaretiçi |