|
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
Sitene Ekle:
Hadis: En Hayirliniz insanlara yardim
MALفKف MEZHEBف Malik b. Enes b. Malik b. Ebi Amir el Asbahî'ye nisbet edilen fkhî ekolün ad. Büyük fkh ekollerinden biri olan Malikî mezhebinin imam فmam Malik, Hicrî 93 ylnda Medine'den doًmutur. فmam Malik, ilimle uًraan bir aileye mensup olduًu için tahsil hayatna küçük yata balam ve Medine'nin seçkin âlimlerinden hadis ve fkh dersleri alarak ksa zamanda ilmî olgunluًa erimi, yeterliliًine kanaat getirince de Mescid-i Nebî'de ders okutmaya balamt. فmam Malik'in fkhta hocas Rabi'atu'r-Rey'dr. Bununla birlikte, onun fkhta derinlemesinde ve hadis ilminde söz sahibi bir seviyeye yükselmesinde Medine'nin seçkin âlimlerinden Abdurrahman ibn Hürmüz, قihab ez-Zuhrî, Ebu Zinad, Yahya b. Sa'id el-Ensârî ve Hz. Ömer'in azadls Nafi'in büyük katklar olmutur. O Nafi'den Hz. Ömer (r.a) ve oًlu Abdullah'n fkhn ve fetvalarn iyice öًrenmiti. O, hayat boyunca Medine'den baka bir yere gitmemitir. فlimde ihtiyac olduًu her eyin, sahih bir ekilde Medine'de bulunduًuna inanyor, manevî havasn teneffüs ettiًi Peygamber ehrinden uzaklamak istemiyordu. Tahsilini Medine'de yapmas ve hayat boyunca oradan ayrlmam olmasnn, onun fkhnn olumasndaki tesirleri büyük olmutur. فmam Malik'in zaman, âlimlerin odaklatً bir ksm ehirlerde, daha önce Ashab'n ve Tabiinin buralara tadً ilimler çerçevesinde, ekollemelerin baladً bir dönemdir. Basra fkh ile birlikte, akaidle alâkal meselelerin tartldً, kelâm görülerden doًan frkalamalarn görüldüًü, vaizlerin ve az da olsa fakihlerin bulunduًu bir ehirdi. Burada kendi artlarna has bir fkh ekolü olumakta idi. Kûfe ise, فbn Mes'ud'un rivayetlerine dayanan Irak fkhnn merkezini oluturuyordu. Bu fkh ekolünün, فmam Malik'in de kendisiyle görüüp bilgi al veriinde bulunduًu Ebu Hanife'dir. Burada fkh, sadece vuku bulmu olaylara verilen fetvalar üzerine bina edilmiyordu. Meydana gelmi hadiseler yannda, vuku bulmas muhtemel meseleler çerçevesinde bir takdirî ve farazî fkh olumutu. Irak fkhnn en belirgin özelliًi ise, reye çokça bavurulmasdr. Kyas ve istihsan, orada en çok kullanlan temel fkhi öًelerdendir. قam bölgesinde ise sahabe kavilleri ve Tabi'in fetvalarna dayanan fkh hakim olup, reye pek bavurulmazd. قam ekolünün temsilcisi ise Evzâi'dir. فmam Malik'in imam olduًu Medine ise, hadisin beiًi, Sünnetin amelî rivayetinin yapldً ve herkesin Sünnete skca yaptً bir yerdi. Ayrca, Hz. Ömer (r.a), Zeyd b. Sabit (r.a), Hz. Aie ve فbn Ömer'in fkhî görüleri ve onlar takip edenler, Medine'de bulunmaktayd. Medine'nin Yedi Fukahas diye öhret bulan Tabi'inden, Sa'id b. Müseyyeb, Urve b. Zübeyr, Kasm b. Muhammed, Harise b. Zübeyr, Ebu Bekir b. Ubeyd, Süleyman b. Yesar ve Ubeydullah b. Abdullah Ashabn fkhn nakleden Medine'nin seçkin âlimleriydi. فmam Malik bu âlimlerin fkh usullerini kavram, fkhî görülerini iyice özümlemiti. Medine; hadis, sünnet ve reyin hepsinin bir arada bulunduًu, her taraftan ilim arayanlarn dolutuًu ve yüksek bir ilmî hareketliliًin yaandً bir yerdi. فmam Malik'in kendine has fkhî ekolün olumasna tesir eden unsurlar öyle sralanabilir: a) فbn Hürmüz'den edindiًi çeitli frkalar ve düüncelerine dair aktüel bilgiler ve farkl fkhî ve fkh dndaki mezhebler ve bunlarn ayrlk sebebleri hakkndaki derin bilgi. b) Ashab'n, özellikle Hz. Ömer'in oًlu Abdullah ve Hz. Aie (r.a)'nn fetvalar ve Tabii'nin büyüklerinden فbn Müseyyeb ve diًerlerinin, rivayet yoluyla öًrendiًi fetvalar. c) فlk hocas Rabi'atu'r-Rey diye öhret bulan Rabia b. Ebu Abdurrahman'dan aldً rey fkh. Ancak Rabiann reyi Irakllarn reyinden farkl olup, muhtelif naslar esas alnarak halkn problemlerinin çözülmesi demek olan mesalih-i mürsele esasna dayanmaktayd. d) Çok mevsuk gördüًü ravilerden aldً hadisler. O, hadis ilminin dinin kendisi olduًunu kabul eder ve hadis talep edenlere, hadisleri kimlerden aldklarna dikkat etmelerini tenbihlerdi. Malikî fkh; فmam Malik'in Mescid-i Nebi'de ders vermeye balamasndan sonra, derslerine devam eden öًrencilerinin onun fkh usulüne göre ekillenmesiyle yava yava oluma aamasna girdi. فmam Malik, kendi usulüne dair bir eser yazmadً gibi, bu konuda açk bir eyde söylemi deًildir. Zaten, diًer imamlarda olduًu gibi o da herhangi bir ekol oluturma endiesiyle hareket etmi deًildi. Öًrendiًi ilimleri, çevresinde toplanan öًrencilerine aktarrken ve problemlerin çözümü için fetva soranlara fetva verirken, dinin kendisine yüklemi olduًu sorumluluًu yerine getirme endiesinden baka bir duygu ile hareket etmi deًildir. Onun talebeleri memleketlerine döndüklerinde, halkn meselelerini فmam Malik'in fetvalarna göre çözüyorlard. Onun fetvalarnn yetersiz olduًu konularda ortaya çkan yeni meseleleri onun usulüne uygun olarak, hallediyorlard. فte onun talebeleri, mezheplerinde ihtiyaç duyduklar usulü, Malik'in ana hatlaryla iaret ettiًi doًrultularda ortaya koymulardr. فmam'n Muvatta'da takip ettiًi yöntem, onun fkhtaki usulünun temel prensiplerini açklar niteliktedir. O fkhî bir mesele ile alâkal olarak önce hadisi alr, peinden Medineliler'in o konudaki uygulamalarna deًinir, arkasndan da Tabi'in ve diًer ulemann görülerini zikreder. Anlalacaً gibi, diًer fakihlerden ayr olarak, onun fkh anlaynda Medineliler'in amelinin özel bir yeri vardr. Ona göre Medinelilerin amelî, sünnetin amelî olarak rivayet edilmesidir. Zira onlar, hayatlarn, aralarnda yaam olan Hz. Peygamber (s.a.s)'in gösterdiًi doًrultuda ekillendirmilerdir. فmam Malik'in fkh usulü ve hukuk ekolünde reye az bavurulmu olmasna raًmen, diًer mezheplerde rey için delil durumunda olan Kyas, فstihsan, Mesalih-i mürsele vb. Fer'i deliller çokça kullanlmtr. Malikî mezhebinin dayandً deliller unlardr: 1- Kitap: Bütün mezheplerde olduًu gibi, uyulmas icab eden ana kaynak, dinin her eyini içine alan Kur'an- Kerim'dir. Sünnet ise, Kitabn tefsiri mahiyetinde olup, onu açklamaktadr. Bundan dolaydr ki فmam Malik Kur'an tefsirinin sünnetle olduًunu kabul eder, فsrailiyyat türü haberlerin ona sokulmasna iddetle kar çkard. O, Cumhur'un icma ettiًi gibi, Kur'an- Kerim'in lâfz ve manadan ibaret olduًu inancndadr. فmam Malik, her eyde olduًu gibi, bu konuda da hiç bir zaman tartmaya girmemitir (Muhammed Ebu Zehra, فmam Malik, Ankara 1984, 200). 2- Sünnet: فmam Malik, fkhta imam olduًu gibi hadiste de imamdr. Onun hadisi fkha nasl hâkim kldً Muvattada açkça görülmektedir. Bütün imamlar, meseleleri çözümlerken hadisi ikinci srada delil almakla beraber, ondan hüküm çkarmada kullandklar usuller birbirinden farkl olmutur. فmam Malik, Ebu Hanife gibi Kur'an'n zahirini Sünnetten önde tutar. Ancak Sünnet, ayrca baka delillerle takviye edilirse o zaman Kur'an'n bu umumunu tahsis, mutlakn da takyid eder. Bir kadn halas veya teyzesi ile birlikte nikahlamann yasak oluu böyledir. Kur'an'da nikah yasak olanlar arasnda zikredilmediًi halde, Sünnette bunun yasaklً üzerinde icma' vardr. Dolaysyla فcma, Sünneti desteklediًi için, ayetin umumunu tahsis etmektedir. Malik'e göre Sünnet; icma', Medineliler'in amelî veya kyasla desteklenmediًi takdirde, zahiri üzere olduًu gibi kalr. Meselâ: "Sizden birinizin kabn köpek yalarsa, onu, birinde toprakla olmak üzere, yedi defa ykasn" hadisi: Av için yetitirdiًiniz köpeklerin avladklar yenir" ayetine aykr olduًu için, köpeklerin necis olmadًna hükmetmi ve haberi vahidi terketmitir. Mütevatir sünnet ise mutlak hüküm ifade etmektedir. Ayrca, ravileri mevsuk ve güvenilir mürsel hadisleri de delil olarak kullanm, onlara göre fetvalar vermitir. Tek ahid ve yemin ile birlikte hüküm verme hadisini Muvatta'da mürsel olarak vermekte ve onu delil olarak almaktadr (Muvatta, III, 180). Onun Muvatta'nda üç yüze yakn mürsel hadis bulunmaktadr. Böylece o çaًnn seçkin fakihlerinden Hasan el-Basrî, Süfyan b. Uyeyne ve Ebu Hanife'nin yürüdüًü yoldan yürümektedir. فmam Malik'in hadis fkhn takib ettiًi ve re'yi kullanmadً iddialar doًru deًildir. Hatta ibn Kuteybe onu, rey fakihi olarak kabul etmektedir (Ebu Zehra, a.g.e., 291). O, bazan rey ve kyasla hüküm vererek, haber-i vâhid'i terkederdi. Ancak onun haber-i vâhidi veya reyi tercih ederken belirli saًlam temel kstaslardan hareket etmekte olduًu görülmektedir (bk. M. Ebu Zehra, a.g.e., 291-300). 3- Sahabe kavilleri: فmam Malik, hadisin yannda sahabe sözlerine ve fetvalarna da çok önem vermekteydi. O, bunlar sünnetin bir parças sayar. Onun görüüne göre sünnet, Ashabn kabul ettikleri eylerdir. Bundan dolaydr ki o, Abdullah ibn Ömer'in fetvalarn öًrenebilmek için Nafi'in peini hiç bir zaman brakmamtr. Muvatta'daki sahabe görü ve fetvalarnn çokluًu, onun delil olarak buna verdiًi önemi gösterir. Sahabe fetvalarn Sünnetten saymas ve onlarla sürekli ihticac etmesi, onun sünnet imam saylmasna sebep olmutur. Ashabn görülerini delil kabul etme ve onlarn yolundan ayrlmama hususunda diًer mezheb imamlar da ayn titizliًi göstermi olmakla beraber, Malik onlara, fkhnda diًerlerinden daha çok istinat etmitir. Sahabe fetvasn alrken de bir usule göre hareket etmekteydi; Sahabe fetvas sünnet hükmünde olmakla birlikte, eًer ictihada dayanyor ve o konudaki merfu bir hadisle çeliiyorsa, merfu hadis tercih edilmektedir. فmam Malik, Ebu Hanife ve قafiînin aksine tabiinden itimad ettiklerinin görü ve fetvalarna çok önem verirdi. Bunun sebebi, onlarn fkhtaki mevkilerini, meseleler hakknda görü bildirirken ve fetva verirken Kur'an ve sünnet'e uygun hareket ettiklerini bilmesidir. Ömer b. Abdülaziz, Sa'id b. Müseyyeb, Zuhrî ve Nafi'ye çok deًer verirdi. 4- فcma: Malikî mezhebi, diًerlerine nazaran icma' daha çok kullanmtr. Ancak onun icma olarak kabul ettiًi, sadece Medine ulemasnn icma'dr. Muvatta'da icma konusunda kullandً ifadelerden bu anlalmaktadr. فmam Malik, Medine dndakilerin fkh konusunda Medinelilere tabi olduًu görüündedir. Zaten فmam قafiî'de; "Medineliler aralarnda ihtilâfa dümedikçe diًer memleketler halk Medine ehline muhalif olmaz" sözü ile bunu desteklemektedir. 5- Medineliler'in amelî: فmam Malik'in fkhnda Medineliler'in amelinin özel bir yeri vardr. Zira o, Medineliler'in yaay tarzn Sünnetin, bir tür pratik rivayeti kabul eder. Aslnda o, bu konuda hocas Rabî'a'y takip etmektedir. Malik'in de kullandً; "Bin kiinin bin kiiden rivayeti, bir kiinin bir kiiden olan rivayetine, uyulmak bakmndan daha hayrldr" sözü, Rabî'a'ya aittir (M. Ebu Zehra a.g.e., 325). Bundan dolay فmam Malik, Medineliler'in amelini fetvalarna dayanarak yapar, haber-i vahid, Medineliler'in ameliyle çeliirse, Medineliler'in amelini tercih ederdi. Medine ehlinin amelî üç ksmda deًerlendirilir: a) Bir konuda icma etmeleri ve o konuda bakalarnn onlara muhalefet etmemi olmas. b) Medineliler'in icma ettikleri bir meselede, bakalarnn onlara muhalefet etmesi. c) Bir meselede bizzat Medineliler'in ihtilâfa dümesi. Birinci çeide giren meselelerde bütün mezhepler ayn görütedirler. Malikîler ikinci ve üçüncü türe giren konularda diًerlerinden ayrlmaktadrlar. 6- Kyas: Bütün fakihlerin istisnalar hariç, ortaklaa kullandklar, fkhn temel dayanaklarndan biri Kyastr. Ashab'da Kyas fkhn kaynaklarndan kabul etmilerdir (bk. Kyas mad). فmam Malik, Kur'an'da bildirilen ve hadislerde ortaya konmu olan hükümlere kyas yapard. Bu, Muvatta'da açk bir ekilde müahade edilebilir. O, her babn banda o konuda hüküm bildirdiًini kabul ettiًi hadisleri verir, peinden de fer'î meseleleri sralayarak; kyas yoluyla benzer olaylar birbirine ilhak eder. فmam Malik, Medine ehlinin icman Sünnetten saydً için, bunu da kyasnda temel almtr. Sahabe fetvalar kendi usulü çerçevesinde hüküm niteliًi tayorsa, bunlara da kyas yapard. Onun kyas kaynaklar öylece sralanabilir: Kitap, Sünnet, Medine ehlinin icma ve sahabe fetvalar. Malikîler, Mesalih-i mürsele'yi müstakil bir dayanak alm olmalar yannda, kyasta da her zaman maslahat gözetmilerdir. 7- فstihsan: فstihsan, فslâm hukukunun aslî delillerinden biri olmayp, fkh usulünde fer'î bir delil olarak kullanlr. Meseleleri, ortaya çkan zaruretleri, toplumun menfaatna bertaraf etmede fakihin genel prensipleri terkedip, özel bir delile dayanarak hüküm vermesi فstihsan olarak adlandrlr. فmam Malik'in Muvatta'da rivayet ettiًini bir hadisi erifte öyle buyurulmaktadr: "Zarar verme ve zararla karlkta bulunma yoktur" (Muvatta, II, 122). فmam Malik, فmam قafiî'nin itirazlarna raًmen (Ebu Zehra, a.g.e., 349) فstihsan zarurî görmektedir. O, istihsan alrken erîatn özünden hareket etmektedir. فnsanlar zararl olan eylerden korumak ve onlarn maslahatna uygun olan almak, dinin temelinde yatan bir gerçektir. Bir eyde zararlardan arnm olarak kesin iyilik varsa, bunun uygulanmas mutlak anlamda arzulanan bir eydir. Aksi bir durum sözkonusu ise, derhal giderilmesi gerekir. 8- فstishab: Sabit olan bir hükmün, deًitiًine delil bulununcaya kadar, olumlu veya olumsuz haliyle devam etmesini kabul etmektir. فmam Malik, فstishab' bir delil olarak almtr. Zira o, zann- galib'e göre mevcut olan durumun, onu deًitiren bir ey olmadkça bulunduًu ekliyle bâki kalmasnn esas olduًunu kabul etmektedir. Eًer böyle olmazsa, haklarn kaybolmas kaçnlmazdr. Kayp bir kimsenin durumu hakknda bir bilgi yoksa, bu delile göre o, yayor kabul edilir. Hâkim öldüًüne karar verinceye kadar bu böyle devam eder. Ortadan kaybolup ölümüne hükmedilinceye kadar, onun hakkndaki muameleler hayatta imi gibi yürütülür. فstishab, isbat edici bir delil olmayp koruyucu bir delildir. Yani bakasnn aleyhinde olan bir eyi isbat etmez. Mevcud olan haklar korur. فstishab delili diًer fukaha tarafndan da kullanlmtr. 9- Mesâlih-i Mürsele: فnsanlarn iyiliًi için fayda bulunan almak zararl veya zarar faydasndan çok olan terketmektir. Bu prensip فmâm Malik'in en çok kullandً prensiplerden biridir. Malikîler'in müstakil bir delil olarak aldklar Mesâlih-i Mürsele'ye keyfi olduًu ileri sürülerek birtakm itirazlar yaplmtr. Ancak, bunu ilk ortaya koyan فmam Malik olmamtr. O, Ashab'da bu konuda görmü olduًu örneklere istinat etmi olup diًer üç mezhepte de Mesalih-i Mürsele delil olarak kullanlmtr. فmam Malik'in en çok kullandً delillerden biri, Mesalih-i Mürseledir. O, Hakknda müsbet veya menfi bir nas bulunmayan hususlarda maslahata uygun olan almay eriat'n rükünlerinden biri saymtr. Din, her eyiyle insanlarn yararna olan ihtiva ettiًine göre, maslahatn dna çkan hiç bir eyin eriat'le ilgisi sözkonusu olamaz (فbn Kayym el-Cevziyye, ف'lamu'l Muvakkn, Msr t.y., III, 1). فmam Malik, Maslahat delil olarak alrken u noktalara dikkat etmitir: Maslahat olarak gözettiًi ey ile eriatn maksadlar arasnda bir uygunluk olmal ve dinin ortaya koyduًu prensiplerden birisiyle asla çelimemelidir. Çözüm makul olup, akl sahiplerince yanl bulunmamal. 10- Sedd-i Zerîa: Sebebi yok etmek, vastay ortadan kaldrmak anlamnda bir terkiptir. Harama sebeb olan ey haramdr; helâle vesile olan ey de helâldir. Sedd-i Zeriâ'da esas, fiilin doًuracaً neticenin gözetilmesidir. Eًer fiilden bir fayda elde edilecekse, o saًlanan fayda nisbetinde mübahtr. Fakat fiil, bir zarar ve kötülüًün ortaya çkmasna sebep olacaksa, kötülüًün ölçüsünce haram olur. Yani ameller, sonuçlar göz önüne alnarak ya serbest braklr ya da yasaklanr. Bu prensibin temelleri Kur'an- Kerim'de açkca müahade edilmektedir. Bir müslüman, kâfirlerin tapndklar eylere küfretse, bunun neticesinde sevap bile umabilir. Ancak bu, müriklerin de kzarak Allah Teâlâ'ya küfretmelerine sebeb olabileceًi için yasaklanmtr: Allah'tan bakasna dua edenlere sövmeyin, onlar da bilmeyerek dümanlk göstererek Allah'a söverler" (el-En'am, 6/108). فte bu, Sedd-i Zerîa'dr. Bunun Sünnette de örnekleri bulunmaktadr. Faize götürmeye sebeb olacaًndan alacakllarn borçludan hediye almas yasaklanmtr. Yine Ashabn ilk fakihleri, ölüm döeًindeki kimsenin boadً kadn mirasa dahil ettiler. Bunun sebebi, hastann karsn mirastan mahrum brakmak için bu yola bavurmu olabileceًidir. Boama böyle bir hakszlًa vesile yaplmasn diye böyle hareket etmilerdir. 11- Örf ve Âdet: Bir toplumda yerlemi olan hareket ve yaam tarz örf olarak adlandrlr. Toplumun ve fertlerin ayn ekilde tekrarlanan amellerine de âdet denilmektedir. Örf ve âdet ayr kavramlar olmakla birlikte genellikle ayn anlamda, müteradif olarak kullanlrlar. Hanefiler'de olduًu gibi, Malikîler'de de örfün usulde saygn bir yeri vardr. Malikî mezhebinin eksenini oluturan kaide, maslahatlardr. Örfe göre amel etmek, maslahatn türlerinden birisi olduًu için فmam Malik bunu ihmal etmemitir. Malikîler örfe muhalif kyas terkederler. Onlara göre örf, amm tahsis, mutlak' takyid eder. Örf ve âdetin delil olarak alnmas fakihler arasnda tartmal bir konudur. Bir nass'n herhangi bir ekilde iaret ettiًi örf, bütün fakihler tarafndan mesned kabul edilmitir. Ayn ekilde nass'n yasaklayp haram kldً örf de, icma'en muteber deًildir. Onu, naslar doًrultusunda deًitirmek icap eder. Bir de nass'da bildirilmeyen ve dolayl da olsa iaret edilmeyen örf vardr ki, Hanefîler'le Malikler bunu fkhta müstakil bir asl kabul ederler. قafiîler ise bunu tartmlardr. Örfler deًitikçe kelimeler ve kavramlara yüklenen anlamlarda deًiir. Bu sebepten, deًiik bölge veya zamanlarda yaayan toplumlarda, ayn kelimelerin ifade ettikleri anlamlar birbirinden farkllklar gösterebilmektedir. Dolaysyla bu kelime ve kavramlarn manalarn anlayp ona göre hüküm verilebilmesinde örfün önemi kendiliًinden ortaya çkmaktadr. Hükümler, örflerin deًimesiyle deًien anlamlara ve kelimelerin deًiik sanat dallarnda deًiik istilahî kullanmlarna göre verildiًinde, gerçekler üzerine bina edilmi saylrlar. فmam Malik, toplumun iyiliًi ve selâmetini muhafaza etmek için eriat'a ters bir taraf bulunmayan geleneklere kar çkmamay bir görev saymtr. فnsanlardan bu gelenekleri gereksiz yere deًitirmelerini istemek, o toplumda birliًi bozar, örf ve âdetlere göre yorumlanan kavramlar birbirine karr, akitlerin yürütülmesi imkânsz hale gelir. Ancak örf ve âdet فslâm'n ruhuyla çeliiyorsa; dinin insanlara deًil, onlarn dine uymalar asl olduًu için, örf, mutlak anlamda toplum hayatndan silinip atlr. Maliki Mezhebinin Gelimesi: فmam Malik'in derslerinde ve fetva vermede takip ettiًi yol, Maliki Mezhebinin ihtiyaçlar üzerine bina edilmesini saًlamt. O, meseleleri tartmaz, öًrencileriyle de kesinlikle münakaa etmezdi. Dinin hiç bir konusunda tartmaya girmemek onun deًimez temel vasf olmutur. فmam Malik, olaylar tartma kapsn açmamakla, onlar üzerinde deًiik yorum ve içtihadlarn doًmasn engellemi ve bu ekolün furu'unun Hanefî mezhebine nazaran çok yava gelimesine sebeb olmutu. Onun saًlًnda hiç bir talebesi ona muhalefet etmemitir. Genellikle Kuzey Afrika ve Endülüslü olan öًrencileri, ondan öًrendikleri ilimle ülkelerine döner ve öًrendiklerini tartmadan diًer insanlara öًretir ve fetva verirlerdi. Ancak Malikî fkhnn usulü ve dayandklar delillerin çeitliliًi, فmam Malik'ten sonra bu ekolün furu'unun hzl bir ekilde gelimesini saًlamtr. Muvatta, bizzat فmam Malik tarafndan yazlm olmakla birlikte, ondaki fkhî meseleler çok deًildir. Onun fkh, derslerine devam eden çok sayda öًrencisinin aldklar notlarn kitaplamasyla tedvin edilmitir. Talebelerinin yazdً bu notlardan Malikî mezhebinin temel kaynak kitaplar olan Müdevvene, Utbiye, Vadiha ve Mevvaziye ortaya çkmtr. Malikî fkhnn, daha sonraki asrlarda ortaya çkan ve Malikîler'ce gördükleri itibardan dolay sk sk yeni basklar yaplan iki kitap daha vardr ki, bunlardan biri el-Müdevvene'yi özetleyip el kitab haline getiren, Abdullah b. Ebi Zeyd el-Kayravani'nin (öl. 386?) er-Risale'si, diًeri de, Halil b. فshak (öl. 767)'nin el-Muhtasar'dr. Ancak el-Müdevvene, Malikî fkhnn en muteber temel kaynaً kabul edilmektedir. Zira doًru ve mevsûk olarak rivayet edilmitir. El-Müdevvene'de, Malikten rivayet olunan fetva ve kaviller, takipçilerinin onun usûlüne göre yaptklar içtihadlar, diًer baz talebelerinin görüleri ve fkha dair hadisler ve Ashab dahil sonraki âlimlerin görüleri bir araya getirilmitir. Malikî Mezhebinin Msr'a oradan da Kuzey Afrika yoluyla, Endülüs'e kadar uzanmasn ve buralara yerleip hakim mezhep konumuna gelmesini saًlayan, mezhebin öhret bulmu ve bizzat فmam Malik tarafndan yetitirilmi ilk seçkin âlimlerinin bir grubu Msr'dan ve bir grubu da Kuzey Afrika ve Endülüs'tendir. فmam Malik'in Msrl yedi öًrencisi: 1- Ebû Abdillâh, Abdurrahman b. el-Kâsm (Ö.191/807). فmam Malik'ten yirmi yl süreyle fkh tahsil etmi ve mutlak müctehidlik derecesine ulamtr. Msr fakihi Leys b. Sa'd'den de fkh ilmi almtr. el-Müdevvene'yi gözden geçirip tashih eden odur. Malikîler'in en deًerli fkh eserlerinden olan el-Müdevvene, Sahnûn (Ö. 240/854) tarafndan fkh ile ilgili yazlan eserlerin tertip ve tasnif metoduna göre düzenlenmitir. 2- Ebû Muhammed, Abdullah b. Vehb b. Müslim (Ö.197/812). فmam Malik'in yannda yirmi yl kald. Malikî fkhn Msr'da yayd. Bu mezhebin tedvininde büyük etkisi oldu. فmam Malik O'na; "Msr fakihine; Ebû Muhammed el-Müfti'ye!" diye hitap ederek mektup yazard. Leys b. Sa'd'dan fkh öًrendi. Güvenilir (sika) bir muhaddis idi. "Divanü'l-ilm" diye adlandrlrd. 3- Eheb b. Abdilaziz el-Kaysî (Ö. 204/819). فmam Malik ve Leys b. Sa'd'dan fkh öًrendi. Abdurrahman b. el-Kasm'dan sonra Msr'da fkh riyaseti ona geçmitir. Malikî fkhn rivayet ettiًi Müdevvenetü Eheb" ad verilen bir kitab vardr. Bu, Sahnûn'un kitabndan ayrdr. فmam قafiînin; "Msr, Eheb gibisini yetitirmemitir" dediًi nakledilir. 4- Ebû Muhammed, Abdullah b. Abdilhakem (Ö. 214/829). Eheb'ten sonra Malikîlerin riyaseti ona geçmitir. 5- Asbaً b. Ferec (Ö. 225/840). فbn Kasm, فbn Vehb ve Ehebten fkh öًrendi, Malik'in mezheb ve görülerini en iyi bilenlerdendi. 6- Muhammed b. Abdillah b. Abdilhakem (Ö. 268/881). Fkh ilmini babasndan, çaًda Malikî fakihlerinden ve فmam قafiî'den ald. Msr'da fkh konularnda bavurulan sembol kii haline geldi. Hatta Maًrib ve Endülüs'ten öًrencilerin ilim almak için kotuklar bir kii idi. 7- Muhammed b. فbrahim el-فskenderî b. Ziyad (Ö. 269/882). فbn Mevâz olarak bilinir "el-Mevvâziye" diye ünlü bir kitab vardr. Malikî fkhna ait en deًerli, meseleleri en saًlam ve en basit biçimde kapsayan geni bir kitaptr. فmam Malik'in Maًribli ünlü yedi öًrencisi: 1- Ebû Hasan Ali b. Ziyad et-Tunûsî (Ö.183/799). Fkh فmam Malik ve Leys b. Sa'd'dan ald. Afrika'nn fakîhi idi. 2- Ebu Abdillah Ziyad b. Abdurrahman el-Kurtubî (Ö. 193/809). "قabtun" lakabyla bilinir. Muvatta', Malik'ten dinlemi ve onu Endülüs'e ilk sokan kii olmutur. 3- فsa b. Dinar el-Kurtubî el-Endelûsî (Ö. 212/827). Endülüs fakihlerindendir. 4- Esed b. el-Fürât b. Sinan et-Tunûsî (Ö. 213/828). Nisaburlu olan bu zat, فmam Malik'ten Muvattaa okudu. Daha sonra Malikî mezhebinden olduًu halde Irak'a gittikten sonra Hanefî mezhebine girmitir. Hanefî fkhn Ebû Yusuf ile فmam Muhammed'den almtr. 5- Sahnûn b. Abdisselâm b. Saîd (Ö. 240/854). Önce Tunus'un Kayravan ehrinde tahsiline balad. Daha sonra Medine ve Msr'a giderek ilmini ilerletti. Afrika'nn kuzeyi ile Endülüs'te Malikî mezhebinin yaylmasnda büyük hizmetleri olmutur. Keskin bulular olmas sebebiyle kendisine "Sahnûn" lakab verilmitir. Malikî fkhnn temel kitaplarndan olan "el-Müdevvene"nin hazrlanmasnda bu zatn büyük emeًi geçmitir. 6- Yahya b. Yahya b. Kesir el-Leysî (ö. 234/848). Kurtuba'l olup, Malikî mezhebini Endülüs'te okutmu ve tantmtr. 7- Abdülmelik b. Habib b. Süleyman es-Selemî (Ö. 238/852). Yahyâ b. Yahyâ'dan sonra Malikî fkhnn riaseti ona geçmitir. Malikî Mezhebinin yayldً yerler: Malikî Mezhebi, balangçta Hicaz'da yaygnd. Ancak sonralar çeitli sebeblerden dolay bu bölgedeki müntesipleri azalmtr. فmam Malik'in görüleri, henüz hayatta iken, yukarda kendilerinden bahsedilen öًrencileri tarafndan Msr'a tanmt. Msrl öًrencilerin memleketlerine döndüklerinde, Malikî fkhna göre yetitirdikleri öًrencileri vastasyla mezheb, Msr'da yaylarak yerlemeye balad. Ancak daha sonra, قafiî mezhebi buradaki üstünlüًü ele geçirmiti. Bundan sonra, Msr'da her iki mezheble de amel edilmeye devam edilmi, yarg ilerinde Hanefî Mezhebi de müracaat edilen bir merci olarak varlًn göstermiti. Ancak daha sonra Fatmîler Msr'a hâkim olduklar zaman, kaza ve fetva ilerinde قia ön plana çkmt. Fatmîler, Câmi'u'l-Ezher'i kurarak buray, قia Mezhebinin ilmî merkezi haline getirmiler ve Ehl-i Sünnet mezhepleri silinmeye çallmtr. Selahaddin Eyyubî tarafndan Fatmî hâkimiyetine son verilince, Ehl-i Sünnet ihya edilmi, قafiî mehebi tekrar birinci seviyeye çkmt. Bununla birlikte, Malikî fkhnn okutulduًu medreseler sayesinde Malikîlik de güç kazanntr. Memlûklular devrinde kaza ilerinde dört mezheb esas alnmtr. Msr ba kads قafiîlerden, ikinci kad da Malikîler'den atanrd.1920'lerde Msr'da ahslar hukuku Malikî mezhebi esas alnarak yeniden gözden geçirilmitir. Bu mezhebin hakim olduًu diًe bir bölge de Maًrib ülkesidir. فmam Malik'in öًrencileri tarafndan buraya getirilen Malikî fkh, âlimlere danmadan karar almayan, ciddi ve fukuhaya saygl yöneticilerin uygulamalaryla halk arasnda yaygnlk kazanmtr. Malikî Mezhebi, Endülüs'te de en çok müntesibi bulunan mezhebdir. Endülüs'te önceleri Evzâi mezhebi üstündü. Fakat, Hicrî 200'lerden sonra Malikî mezhebi, bu bölgeye hâkim olmaya balad. Mlikîliًi Endülüs'e ilk getiren kimse, فmam Malik'in seçkin öًrencilerinden biri olan, Ziyad b. Abdurrahman olmutur. Endülüs Emevi devletinin Abbasilerle olan kötü ilikileri onlarn Malikî mezhebini devletlerine hâkim klmasna sebeb olmutur. Malikî mezhebi, Sicilya, Fas, Sudan'da yaylm; Baًdat, Basra hatta Niabur'a kadar uzanmtr. Malikî mezhebinin Msr, Kuzey Afrika ve Endülüs'te yaylp da, diًer bölgelerde etkinlik gösterememesinin sebebi olarak; Endülüs'ten Medine'ye kadar olan bölgede, Medine'nin kuzey ve doًu tarafndaki memleketlerde olduًu gibi, ilmî merkezler ve etrafnda ders halkalarnn olutuًu müctehid imamlarn olmay, ayrca Bat'dan gelen öًrencilerin fkhî ekollemelerin gelitiًi doًu taraflarna yönelmelerinin zorluًu gösterilmektedir. فmam Malik'e gelen talebeler onun gibi bir üstada kavutuktan sonra ilmin kaynaً Medine'nin dna çkp doًuya yönelmeye, ihtiyaç da duymuyorlard. Kuzey ve doًuya doًru Malikîliًin az gelimesinin sebebinin yollar üzerinde bulunan قam ve Irak bölgesinde ilmî hareketliliًin had safhaya ulam bulunmas sebebiyle buralara ilim tahsili için uًrayan öًrencilerin burada bulduklar ile ilmî doygunluًa ulamalar olduًu eklinde deًerlendirmeler yaplmtr (bk. Ebu Zehra, a.g.e., 407 vd). Kaynak:Ömer TELLفOذLU ve
Shoppen-auf-Rechnung.com
Ziyaretinize Teşekkürler Şuan. .Aktif Ziyaretiçi |