
|
|
|||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
|
Sitene Ekle:
Hadis: En Hayirliniz insanlara yardim
Namaza balamadan önce niyet edildikten sonra Namazın bütün ibâdetleri içine alan bir ibâdet olduğunu biliyoruz… Konuyla ilgili bâzı teknik rakamlar verilmi؛ bizler için: • Bir senede 14.600 rek’at namaz kılıyoruz. • Ramazan’da 600 rek’at teravih namazı kılıyoruz. • Toplam bir yılda 15.200 rek’at namaz kılmı؛ oluyoruz. • Ak؛am namazından sonra kılınan evvabin namazı, ku؛luk vaktinde kılınan duha namazı, gece kılınan teheccüt namazı gibi nâfile namazlar 15.200 rek’at sayısı dı؛ındadır. *Namaz kılan bir mü’min bir günlük namazında neyi ne kadar zikrediyor; hiç dü؛ündünüz mü? Gelin ortalama bir rakam çıkaralım: Namaz kılan bir mü’min bir günde en az…. – 40 def’a Fatiha sûresini okuyor. – 80 def’a Rabb’imizin er-Rahman ismini söylüyor. – 80 def’a er-Rahim ismini söylüyor. – 213 def’a Allah-u Ekber diyor. – 120 def’a Sübhane Rabb’iye’l-Azim, diyor. – 240 def’a Sübhane Rabbiye’l-Âlâ, diyor. – 15 def’a Sübhaneke duâsını okuyor. – 40 def’a Semi Allahu limen hamideh diyor. – 40 def’a Rabbena ve leke’l-hamd diyor. – 40 def’a Âmin (Ya Rabbî! Duâlarımı kabul buyur) diyor. – 33 def’a Zamm-ı Sûre okuyor. – 21 def’a Ettahiyyatü’yü okuy*r*k Peygamberimize selâm gönderiyor. – 21 def’a Kelime-i ھehadet’i söylüyor. – 26 def’a omuzundaki meleklere ve yanlarındaki Müslümanlara Selâm veriyor. – 13 def’a Allahümme ente’s-Selâmü ve Minke’s-Selâmu Tebârekte ya Zelcelâli ve’l-ikrâm, diyor. – 13 def’a Rabbenâ Âtina, duâsını okuyor. – 13 def’a Rabbenâğfirli, duâsını okuyor. – 15 def’a Allahümme Salli selâvatını okuyor. – 15 def’a Allahümme bârik selavatını okuyor. – 15 def’a Euzübillâhimine؛؛eytânirrâcîym diyerek ؛eytanın ؛errinden Allah’a sığınıyor. “Hadîs-i ؛erîfte buyuruldu ki: (Namazı özürsüz kılmayan kimseye, Allahü teâlâ onbe؛ sıkıntı verir. Bunlardan altısı dünyada, üçü ölüm zamanında, üçü kabirde, üçü kabirden kalkarkendir. Dünyada olan altı azap: Dünyada çekeceği azaplar: 1- Namaz kılmayanın ömründe bereket olmaz. 2- Allahü teâlânın sevdiği kimselerin güzelliği, sevimliliği kendine kalmaz. 3- Hiçbir iyiliğine sevap verilmez. 4- Duâları kabûl olmaz. 5- Onu kimse sevmez. 6- Müslümanların birbirlerine yaptıkları iyi duâlarının buna fâidesi olmaz. Ölürken çekeceği azaplar: 1- Zelîl, kötü, çirkin can verir. 2- Aç olarak ölür. 3- Çok su içse de, susuzluk acısı ile ölür. Mezarda çekeceği acılar: 1- Kabir onu sıkar. Kemikleri birbirine geçer. 2- Kabri Cehennem ate؛i ile doldurulur. Gece, gündüz onu yakar. Cehennem ate؛i dünya ate؛ine benzemez. 3- Allahü teâlâ, kabrine çok büyük yılan gönderir. Dünya yılanlarına benzemez. Hergün, her namaz vaktinde onu sokar. Bir an bırakmaz. Kıyâmette çekeceği azaplar: 1- Cehenneme sürükleyen azap melekleri yanından ayrılmaz. 2- Allahü teâlâ, onu kızgın olarak kar؛ılar. 3- Hesâbı çok çetin olup, Cehenneme atılır.) Namaz kılmayanın ömründe, bereket olmaz. Ömründe, hayır ve menfaat görmez. Ömrü çe؛itli hastalıklarla, sıkıntılarla geçer. Ma’nevî huzûru olmaz. Sahip olduğu dünyalıklar onu rûhî sıkıntıdan kurtaramaz Namaz, dinin direğidir. O olmadan diğer ibadetlerin bir kıymeti olmayacaktır. Namazsız bir adam, direksiz, sütunsuz bir binaya benzer ve yıkılıp gitmesi, an meselesidir. Hadislerde geçen bazı müjdeli haberler; mesela, cömertlerin cennete gideceği haberi her ne kadar bir müjde olsa da bu, namaz kılan cömert için geçerlidir. Namazsız bir cömertlik i؛e yarasa da, insana cenneti garanti edemez. Benim kalbim temiz deyip, o kalbi veren Allah’ın en çok istediği ibadeti yapmayan insan, sadece kendini aldatır. Çünkü, kalb ancak Allah’ı anmakla tatmin olur. Allah yoksa bir kalpte, o kalb dünya sevgisiyle dolu demektir. Bir insan namaz kılmıyorsa, kalbinde Allah’a kar؛ı derin bir bo؛luk var demektir ve her an bu insanın küfür sathına geçmesi sözkonusudur. Efendimiz buyuruyor ki; “ Namaz kılmayanla küfür arasında sadece bir perde kalmı؛tır.” Belki de bunun için Sahabi, namaz kılmayana neredeyse müslüman değil nazarıyla bakıyordu.Allah Resulü, “ Namazı terkeden, Allah’ın huzuruna, Allah ona çok kızmı؛ bir halde çıkar.” buyurmu؛tu. Bunu bilen Abdullah bin Abbas, gözleri görmez olduğunda kendisine, sırt üstü yatıp bir kaç gün namazı ima ile kılması durumunda tedavisini yapabileceğini söyleyen doktora, “hayır bunu yapamam, çünkü Allah Resulü böyle buyurdu” demi؛ti.Hazreti Ali bir gün sabah namazına kalkamaz. O gün ak؛ama kadar ibadetle me؛gul olur. Ertesi gün kendisini, tanımadığı biri namaza kaldırır. Hazreti Ali ona “sen kimsin” der. ھeytan olduğunu söyler. Niçin bunu yaptığını sorunca da, “Yine bütün gün Allah’a ibadet etmen beni memnun etmezdi” diye cevap verir. Evet ؛eytan vazifesini yerine getiriyor, Hazreti Ali de kendine dü؛eni yapıyordu. Namaz kılmayanlar, her gün ؛eytanı ne kadar sevindiriyorlar, dü؛ünmeliler! Namaz, imandan sonra gelen en büyük hakikattir. Allah pek çok yerde, imandan hemen sonra namazdan bahseder. Mü’minleri tarif ederken hep, “iman eden ve salih amel i؛leyen” ؛eklinde tarif eder. Salih amelin ba؛ı ise, namazdır. Pek çok yerde de, imandan sonra direk namazı getirir. Daha Bakara Suresi’sinin ba؛ında ‘gayba iman edenler ve namazı dosdoğru kılanlar’ ؛eklinde, Allah mü’minleri tarif eder. Ensardan bir zat hurma bahçesinde namaz kılarken, gözü hurma salkımlarının gölgesine ili؛ir ve kendisine geldiğinde kaç rekat namaz kıldığını unutur. Sonra da Hazreti Osman’a gelerek, “Beni namazda oyalayan bu bahçeyi Allah yolunda feda etmek istiyorum” der. Hazreti Osman da bahçeyi elli bin dirheme satarak hazineye aktarır. O bahçe o tarihten sonra ‘elli binlik bahçe’ diye anılır. Evet, kuvvetli bir Allah inancına sahip olan sahabi, kendisini Allah’tan alıkoyan bahçesini yine Allah yolunda feda etmeyi hiç zor görmüyordu. Namaz onların nazarında buydu. Namaz, mü’minin miracıdır. Namazın muhtevası, insanların çok engin dü؛ünmelerine vesile olacak kadar geni؛tir. Namaz kılarken, derinlemesine bir a؛k u ؛evk içinde Allah’ın huzurunda bulunmanın ؛uurunda olmaktan, onu Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in arkasındaki cemaatten bir fert olarak kıldığını hissetmeye kadar; doğrudan doğruya kendisini meleklerin safları arasında görmekten, bir hamlede bizim ufkumuzu açan, Ar؛’ın örtüsüne alnını koyuyor gibi onu eda etmeye kadar geni؛ bir yelpazede namazı duyma ؛ekilleri vardır. İnsanın buna muvaffak olmasının ؛art-ı evveli, namazı tıpkı bir Mirac veya Mirac’ın gölgesi gibi bilmesidir. Zira o, sadece yatıp kalkmaktan ibaret bir hareketler topluluğu değildir. Mü’min için her namaz bir Mirac vesilesidir. Ve mü’mine dü؛en de, her namazda farklı farklı buudlarda bile olsa Miracını tamamlamaktır. Namaz kılmak, bir tesbih, bir ta’zim ve bir ؛ükürdür. Namaza duran kimse, kendi kusurunu, günahını, küçüklüğünü, Allah’ın kusurdan, aczden uzak olduğunu ve O’nun büyüklüğünü hatırlayarak ‘sübhanallah’ ve ‘allahuekber’ der. Allah’ın sonsuz nimetine kar؛ı sonsuz ؛ükür gerekir. Fakat bu ؛ükür mümkün değildir. Ancak, insan niyetiyle ve niyetini mümkün olduğunca amele dökerek bu ؛ükrü yerine getirebilir. Bu da sağlam bir kulluk ve devamlı ibadetle olur. Kulluğun en bariz özelliği ve ibadetlerin özü ise namazdır. Namazda ‘elhamdülillah’ kelimesi bu ؛ükrün dil ile ifadesidir.Allah, Rab’dır. Rab, besleyen, terbiye eden, büyüten demektir. Allahın sonsuz bir Rububiyeti (Rabliği) vardır. Bu durum, Allah’ın, sonsuza kadar mahlukatı beslediği, terbiye ettiği manasına gelir. Bu kadar Sonsuz ve Büyük bir Saltanat, elbette kusurdan, noksandan uzak olmalıdır. İ؛te bu manayı ifade eden, namazın içindeki ‘sübhanallah’ kelimesidir. Yine bu Saltanat, acizlikten, küçüklükten, ba؛kasına muhtac olmaktan da uzaktır. Öyle olmasaydı nasıl her ؛eyi çok mükemmel bir ؛ekilde idare edecek, her ؛eyin ihtiyacına ko؛acak, her ؛eye cevap verecekti!?. İ؛te bu manayı ifade eden, yine namazın içindeki, el pençe divan durarak, bel kırarak, boyun bükerek; rükûlarda, secdelerde, kıyamlarda söylenen ‘allahuekber’ kelimesidir. Yine bu Saltanat, yani bu kadar doyuran, besleyen, terbiye eden, idare eden bir saltanat, elbette kar؛ılığında bir ؛ükür ister. İ؛te namazda, her rekatta Fatiha’nın ba؛ında söylenen ‘elhamdülillah’ kelimesi, iki namaz arasındaki nimetlere bir nevi ؛ükürdür. Ayrıca, bu manaları teyid eden, destekleyip kuvvetlendiren bir de namaz sonrası tesbihler vardır. Yani, Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem tarafından büyük bir sevabı olduğu ifade edilen, terkedilmesi ise çok büyük bir bo؛luk ve kayıp olarak görülen, 33’er defa söylenen ‘sübhanallah’, ‘elhamdülillah’ ve ‘allahuekber’lerdir. Namaz kılmak hem çok kolay hem de çok kârlı bir ticarettir. Bediüzzaman Hazretleri’nin Dördüncü Söz’de i؛aret ettiği gibi be؛ vakit namaz, yirmidört altın seviyesinde olan günlük yirmidört saatin sadece bir saatini alır, fakat ebedi bir cennet hayatını insana müjdeler. Tüccar, elbette sermayesinin hepsini harcamaz, bir kısmını yanında tutar, ta ki, ilerde i؛e yarasın, i؛ini devam ettirebilsin. Hepsini birden, hem de lüzumsuz bir i؛ için harcarsa neticede ne olacağı belli olur. Lüzumlu bir i؛ için harcasa bile dünya hayatı ebedi değilken, ne kadar lüzumlu olabilir?! ھimdi, günlük sermayesinin yirmiüç saatini bu kısa dünya hayatı için harcayıp da onun bir saatini ebedi hayatı için vermeyen insanın ne kadar zarar ettiği malumdur. Namazdaki secde, kulun Allah’a en yakın olduğu andır. Efendimiz’in ifadesidir bu. Namaz, günde be؛ defa Allah’a hesap vermenin adıdır. Bize çok değerli bir sermaye verilmi؛tir. Bu sermaye ömürdür. Ömrün de kendine göre bir hesabı vardır. Mü’min her an ya؛adığı hayatın hesabını verme ؛uuruyla ya؛ar. Bu ؛uuru her zaman canlı tutan da be؛ vakit namazdır. Namaz, günde be؛ defa insanın,Yüce Huzur’da küçüklüğünü bilmesidir. Günde be؛ defa Allah’ın huzurunda el pençe divan duran insan, elbette kendi küçüklüğünü hatırlayacak, neye ihtiyacı varsa, her ؛eye gücü yeten, her ؛eyi elinde bulunduran Allah’tan isteyecektir. Hazreti Ali radıyallahu anh’ı abdeste giderken bir titreme alırdı. Bu heyecanının ve ürpertisinin sebebini soranlara da ‘Biraz sonra Allah’ın huzuruna çıkacağım, nasıl titremeyeyim” derdi. Namaz, günde be؛ defa günahlardan arınmadır. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor: “ Be؛ vakit namaz, herhangi birinizin evinin önünden akan ve günde be؛ defa yıkandığı suyu bol bir nehre benzer. Allah, be؛ vakit namaz sayesinde, günahları yok eder.” (Buhari-Müslim)Ashabdan biri bir günah i؛lemi؛, neticeyi de gelip Allah Resulü’ne bildirmi؛ti. O sırada ؛u ayet indi: “ Gündüzün ba؛ı ve sonu ile, gecenin ba؛larında namaz kıl; çünkü iyi ameller, kötülükleri giderir.” Sahabi Allah Resulü’ne ‘bu ayet benim hakkımda mı indi’ diye sordu. Allah Resulü de “bütün ümmetim hakkında indi” buyurdu.Bir ba؛ka Hadisinde Allah Resulü ؛öyle buyuruyor: “ Aralarında büyük günahlar i؛lenmedikçe, be؛ vakit namaz ve cuma namazı, günahlara keffarettir.”Bir diğer Hadis de ؛öyle: “ Herhangi bir kimse, farz bir namazın vakti gelince onun abdestini tam alır, rükusunu tam yapar ve o namazı hu؛u ile (Allah’a saygıyla ve O’ndan korkarak) kılarsa, o namaz, o güne kadar i؛lemi؛ olduğu günahlara keffaret olur. Bu her zaman böyledir.” Selman Farisi anlatıyor: “ Bir gün Allah Resulü ile beraber bir ağacın altında bulunuyorduk. Ağacın bir dalını aldı ve salladı. Daldaki yapraklar dökülünce bana ‘niçin böyle yaptığımı sormayacak mısın?’ dedi. Ben de niçin yaptığını sordum. Buyurdu ki: “ Bir müslüman güzelce abdest alır ve be؛ vakit namazı kılarsa, ؛u yapraklar döküldüğü gibi onun da günahları dökülür.”Allah Resulü zamanında iki karde؛ müslüman olur. Bir ؛ehid olur diğeri de bir sene sonra ölür. Talha bin Ubeydullah rüyasında, sonra ölenin ؛ehid olandan önce cennete girdiğini görür ve durumu hayretler içerisinde Allah Resulü’ne aktarır. Allah Resulü ؛öyle der: “ O sonradan ölen, ؛ehid olan karde؛inden sonra, altı bin küsür rekat namazını kılmadı mı, Ramazan orucunu tutmadı mı? O halde iki karde؛ arasında yerle gök arası kadar fark vardır.” Allah Resulü’nün vefat ederken yaptığı vasiyetin tamamı ؛uydu: “ Aman namaza sarılın! Bakmakla yükümlü olduğunuz kimselerin (i؛çi, köle, cariye, yetim..vs.) hukukunu gözetin.” Efendimiz’in hizmetçisi olan Enes bin Malik diyor ki, ‘Canı boğazına gelene kadar, dili döndükçe bunu tekrar etti.’ Namaz, insanı bütün fuh؛iyata ve kötülüklere kar؛ı koruyan bir siperdir. Cenab-ı Hak, Ankebut sûresi, 45. Ayet’te ؛öyle buyuruyor: “ Hiç ؛üphe yok ki namaz, insanı çirkin i؛lerden ve haramlardan alıkor.” Fakat bu namaz, gerçekten, Allah’ı görüyor gibi kılınan namaz olmalı. Namaz kılmayı gerektiren deliller: 1- Ba؛ta Cenab-ı Hak, namazı emreder. O’nun kulu olan, O’nun biricik isteğini yerine getirmez mi? 2- Melek ve Peygamberler ba؛ta olmak üzere, bütün nurani ؛ahsiyetler, en büyük ؛erefi Allah’a bağlılıkta bulmu؛lar, bunu da namazla göstermi؛ler. Allah Resulü, sabahlara kadar namaz kılmaktan ayakları ؛i؛iyordu. Neden böyle yaptığını söyleyenlere de, “Allah’a çok ؛ükreden bir kul olmayayım mı?” diyordu.Hazreti Ömer hançerlenmi؛ yatıyordu. Baygındı ve bir türlü ayıltamamı؛lardı. O sırada Misver bin Mahreme gelir. Durumu öğrenince, “O’na namazın geçtiğini söyleyin, hemen ayılır.” der. Ömer’e, “Yâ Ömer, namaz!” derler. Ömer, birden yerinden doğrulur ve “Öyle mi, vallahi namazı terk edenin İslam’da payı yoktur.” der. Ve sonra da vücudundan kan aka aka namaz kılar.Hazreti Osman, gece kıldığı bir rekatlık namazda Kur’an’ın tamamını hatmediyordu.Esved bin Yezid En Nehaî, Sahabi’nin arkasından yeti؛en en büyük insanlardan biriydi. İbadetiyle me؛hurdu. Gece sabaha kadar, evinin damında bir sütun gibi durur ve namaz kılardı. Kom؛usunun çocuğu da O’nu gerçekten bir sütun zannederdi. Bir gün çocuk o sütunu yerinde göremez ve annesine “Anneciğim, ؛u damın üstündeki sütuna ne oldu?” diye sorar. Annesi ؛öyle cevap verir: “ Yavrum o sütun değildi. O, Esved’di. Bugün öldü.” 3- İnsan gayet aciz, küçük, güçsüz ve muhtac olarak yaratılmı؛tır. Bu durumunu telafi için mutlaka En Büyük, Sonsuz Kudret sahibi, Hiçbir ؛ey muhtac olmayan Allah’a dayanmak, O’na bağlılığını ortaya koymak zorundadır. Bu da en iyi ؛ekilde namazla olur. Çünkü günde be؛ defa insan O’nun huzuruna varır ve el pençe divan durur. Böyle biri için Allah, her ؛ey demektir. Ayet ؛öyle der: “ Kul için Allah yetmez mi?” Evet, O’nu bulan her ؛eyi bulmu؛, O’ndan kopan ise her ؛eyden mahrum kalmı؛ demektir. 4-İnsan fıtraten mutlaka birine kulluk yapacak ؛ekilde yaratılmı؛tır. Görülüyor ki, Allah’tan ba؛ka her ؛eye gücü yeten, bütün ihtiyaçlara cevap verecek kimse yoktur. Öyleyse, O’na kulluk etmeli, O’ndan ba؛kasının kapısını çalmamalı. Bu duyguyu da ifade eden ve canlı tutan, namazdır. 5-Namaz kılmak, diğer bütün mahlukatın hukukunu gözetmek demektir. Çünkü, Kur’an’ın ifadesiyle kainatta her ؛ey Allah’ı tesbih etmektedir. İbadetsiz özellikle de namazsız bir insan, kainatın bu ibadetini görmez, göremez. Çünkü herkes çevresine, kendi içinde bulunduğu psikoloji ile bakar. Ümitsizlik içinde kıvranan biri, herkesi ümitsiz zanneder. Bütün hadiseleri öyle yorumlar. Ne؛eden uçacak hale gelen biri de, herkesi ne؛eli zanneder. İbadetsiz biri de, her ؛eyi bo؛, vazifesiz zannederek onlara zulmeder. Halbuki çiçekten, ta؛a kadar her ؛ey Allah’ı zikreder. Çiçek toplamak için kırlara çıkan Yunus, hiç bir çiçeği koparamadan geri döner. Çünkü, bütün çiçekler zikir halindedir. Çünkü Yunus da her zaman Allah’ı anmakta dolayısıyla da onun için bütün kainat zikir halindedir. Allah, ta؛ların Allah korkusundan dolayı yuvarlanıp parçalandığından, un ufak olduğundan bahseder. 6- Namaz kılmayan, aynı zamanda kendine zulmeder. Çünkü, insanda inki؛af etmeyi bekleyen, serpilip geli؛meyi, mükemmel hale gelmeyi bekleyen pek çok duygu ve kabiliyet vardır. Bütün bunların geli؛ip yararlı hale gelmesini Allah ibadete bağlamı؛tır. İbadet vesilesiyle insan, zamanla bir melek haline gelir. Hatta bir yerde meleklerin bile gıpta ettiği bir konuma sahip olabilir. İbadet edenle ibadet etmeyenin ya؛adığı hayat, hayattan duyduğu lezzet bu duruma delildir. Yalnız insan gerçekten duya duya ibadet ettiği sürece bunu farkedecektir. Diğer türlü, geçi؛tirilerek yerine getirilen ibadetler, insanı mükellefiyetten kurtarsa da bahsettiğimiz terakkiyi ya؛atmayacaktır.
Shoppen-auf-Rechnung.com
Ziyaretinize Teşekkürler Şuan. .Aktif Ziyaretiçi | |||||||||||||||||||||||||||||||||||||||